|
|
|
Çocukların bir deprem felaketiyle başa çıkmalarına nasıl yardım edebilirsiniz? |
|
|
Deprem gibi bir felaketle başa çıkmak, hem siz hem
de çocuklarınız için çok zor bir iştir. En başta, hayatınız altüst olmuştur.
Pekçok yeni ve bilinmeyen zorlukların üstesinden gelmek durumunda kalmışsınızdır.
Evinizin yeniden inşa edilmesi ya da tamir görmesi, iş değiştirmek zorunda kalmanız
ve mahremiyetinizin kaybolması gibi pek çok olay sizi derinden etkileyebilir. Bu ani
değişikliklerle başa çıkamayacağınızı sanabilirsiniz. Kuşkusuz bu felakette de
yaşadığınız sıkıntıları en iyi siz biliyorsunuz. Ama eğer imkan bulabilirseniz,
yaşadığınız sıkıntılarla başedebilmek için lütfen bu önerilerimizi de dikkate
alınız.
- Çocuklar depremin kendisinden korktukları kadar, bu
olayın hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizlikten ve sorunlardan da
korkarlar. Böyle bir felaketten sonra çocuğun yaşadığı psikolojik sıkıntı,
davranışlarında değişmelere ve birtakım belirtilere yol açabilir.
Bir deprem felaketinde çocuğunuzun davranışı
nelerden etkilenir?
- Sizin felaket karşısında gösterdiğiniz tepkiler,
çocuğunuzun da bu olaya nasıl bir anlam vereceğini ve bu olayla nasıl başa
çıkacağını belirler. Çocuklar normal zamanda da anne-babalarının
endişelerinin farkındadırlar. Ama özellikle bir kriz durumunda bu konuda daha duyarlı
hale gelirler. Sizi izleyip tepkilerinizden ipuçları yakalamaya çalışırlar. Siz
panik içindeyseniz çocuk daha çok panik yaşar, karamsar ya da çökkün olursanız
çocuk olumsuzluklardan daha çok etkilenir. Bu nedenle endişelerinizi
çocuklarınızla paylaşmalı, onlara bu zorlukların üstesinden gelebileceğinizi
söylemelisiniz.
- Çocuğun depremden nasıl etkilendiği onun yaşı ile de
bağlantılıdır. Henüz okul çağına gelmemiş çocuklar, olan biteni anlamada ve
yaşadıkları duyguları dile getirmede güçlük çekerler. Hissettiklerini konuşarak
paylaşamadıkları için de olaydan daha fazla etkilenirler. Altı yaşında bir çocuk
korkusunu okula gitmek istemeyerek gösterirken, ergenlik çağındaki bir çocuk
korkusunu açıkça göstermekten kaçınabilir. Felaket sonrası dönemde ise bu
çocukların okul başarısı düşebilir, sizinle sık sık tartışmalara girebilirler.
Bir deprem felaketinin ardından, çocuklarınızda
aşağıdaki belirtiler ortaya çıkabilir:
- Depremin tekrarlayacağından, ya da depremi hatırlatacak
bazı işaretlerden (oturduğu koltuğun, yatağın sallanması, uyku sırasındaki
gürültü, vb.) aşırı korkma;
- Çok kolay ve sık sık sinirlenme, ağlama ve sızlanma;
- Saldırganlık gösterme, yaramazlık yapma ve kendini bir
işe verememe;
- Okulda ve evde daha önce hiç yapmadığı
davranışları yapma; Örneğin hiç kavga etmeyen çocuğunuzun kavga etmesi,
- Daha hareketli olma ve yerinde duramama,
- Felakete ilişkin korkular yaşama; örneğin, sizden
tamamen ayrılacağından korktuğu için yanınızda yatmak isteyebilir, yağmurdan gök
gürültüsünden ve fırtınadan korkabilir;
- Uykuda kabuslar görme, çığlık atma ve yatak ıslatma;
- Yalnız kalmaktan, yanındakilerin uzaklaşmasından
korkma, peşinizde dolanma, okula ya da kreşe gitmekten korkma, tuvalette yalnız
bırakılmaktan korkma;
- Parmak emme, altını ıslatma, biberondan beslenmeyi
isteme, sürekli kucakta tutulmayı isteme gibi bebeksi davranışlar gösterme;
- Doktor tarafından sebebi bulunmayan mide bulantısı,
karın ağrıları, kusma; başağrısı, baş dönmesi, beslenme ve uyku düzensizlikleri
gibi şikayetler gösterme;
- Sessizleşip içine kapanma, yaşanan bu olaylar üzerinde
konuşmaktan kaçınma;
- Sürekli bu konu üzerinde konuşmayı isteme (özellikle
daha büyük çocuklar) ya da oyunlarında ve masallarında deprem felaketine ilişkin
konuları işleme;
- Bu deprem felaketinin, kendisinin daha önceden yapmış
olduğu bir “kabahat” yüzünden olduğunu düşünüp, suçluluk duyma.
Bazı çocuklar bu davranışların hiç birini
göstermeyebilir, yaşadıkları sıkıntı dıştan farkedilmeyebilir ve herhangi bir
belirti gözlenmeyebilir. Bazı çocuklarda ise bu sıkıntılara bağlı davranışlar,
haftalar ya da aylar sonra ortaya çıkabilir.
Çocuklarınıza bu konuda yardım etmek için neler
yapabilirsiniz?
- Çocukları, yaşanan olaylar hakkında bilgilendirme-nin
büyük yararı vardır; onlara destek olmak, aile ve akrabaların felaket
sonrasındaki yaraları sarma çalışmalarında onlara görev vermek, aile ve
akrabaların birarada oldukları duygusunu yaşamalarına da katkıda bulunur. Bu
zorlukları birlikte aşabilmek, deprem felaketinden çok sonraları bile sürebilecek ve
aile bağlarını güçlendirecek bir “birlik beraberlik” duygusu yaşatacaktır.
- Yaşadıklarınızla ve durumla ilgili olarak bir şey
saklamadan, yanlış bilgi vermeden onunla anlayabileceği bir dille konuşun. Konuşurken diz çökün ve onun göz hizasına gelmeye çalışın, ellerini tutun,
unutmayın çocuğunuzun güven ve destek dolu dünyası bir anda yerle bir olmuştur. Sorularına
doğru ve basit cevaplar verin. Ailenize neler olduğunu çocuklarınıza
açıklayın. Onların anlayacağı basit sözcükler kullanın. Doğruyu söyleyin. Örneğin okul öncesi bir çocuk için, “Ayşe, deprem oldu ve evimiz yıkıldı.
Bir süre onun içinde oturamayacağız. Teyzenlere gideceğiz” gibi bir açıklama
yeterli olabilir. Yaşadığınız bu ciddi durumu, olduğundan daha hafif bir şekilde
aktarmaya çalışmayın. Ancak varolanı da abartmayın. Çocuğa, ailesinin,
akrabaların ve diğer tanıdıkların koruması altında olduğu konusunda güvence
verin. Onlara şu tür cümlelerle yaklaşabilirsiniz: “Evet canım, deprem tehlikeli
bir şey. Başımızdan çok üzücü olaylar geçti. Ama bizler şimdi güvencedeyiz.
Bak! bu konu ile ilgili kişiler ve tüm yardım kurumları bize yardım ediyor, hepsi
geçecek ve eski günlerimize döneceğiz”.
Çocuğun başına gelen felaketi
anlamasına yardımcı olun. Çocuklar anlamadıkları şeylerden korkarlar. Çocuğa
depremin ne olduğunu, nasıl oluştuğunu, çok ender olarak ortaya çıktığını, ama
şimşek çakması, gök gürültüsü ya da fırtına kadar olağan bir doğa olayı
olduğunu anlatın. Çocuklar, bu felaketin kendi yaptıkları herhangi bir
‘kabahat’la ilişkili olmadığını, bunda suçlu olmadıklarını ve söz konusu
bu felaketin kendilerine verilen bir “ceza” da olmadığını çok iyi
anlamalıdırlar. Kendi duygularınızı paylaşın. Çocuğunuzun “ne”
söylediğini ve “nasıl” söylediğini dinleyin. Sesinin tonu, yüz ifadesi,
gözlerindeki ifade, dudaklarındaki ve ellerindeki titreme gibi ipuçlarına dikkat edin.
Bütün bunlarda korku, endişe, güvensizlik, kuşku gibi işaretler var mı?
Çocuğunuzun söylediklerini sizin tekrarlamanız işe yarayabilir. Örneğin “bunu
söylemek seni korkutuyor mu?” “sanki tekrar deprem olacakmış gibi mi geliyor?” Böylece çocuğunuz dile gelen duygularda kendi duygularını tanıyacak ve onun
duygularını anladığınızı görecektir.
- Ona güven verin. “Hiç korkma, birlikteyiz”,
“Seni seviyorum”, “Seni koruyacağım”, gibi cümleler kullanın. Bu sözleri
bir kez söylediniz diye çocuğun hemen anlayacağını ve rahatlayacağını sanmayın.
Olabildiğince sık tekrar edin.Çocuğunuzu kucağınıza alın, sarılın, rahatlatın.
Yakın temas ona kendisini terk etmeyeceğiniz mesajını verir.
- Uykudan önce onunla birlikte daha fazla zaman geçirin, konuşun,
güven verin. Eğer imkanınız varsa, çocuğunuzun yattığı yerin karanlık
olmamasına çalışın. Çocuğunuzu geceleri yatırırken karşılaşabileceğiniz bazı
sorunlar vardır: Çocuğunuz kabuslar görebilir, merak etmeyin bu kabusların aslında
çocuğunuza yararı vardır. Bu insan beyninin gösterdiği son derece doğal bir
tepkidir. Bu sayede iç dünyasında yaşadığı yoğun duyguları boşaltma imkanı
bulur. Çocuğunuz bu kabusları gerçek sanabilir, korkuyla bağırıp sarsılabilir,
telaşa kapılmayın, ona sarılın ve gördüklerini anlatmasını isteyin ve sonuna
kadar da dinleyin araya girmeyin, “kötü bir rüya görmüşsün, herhalde sana
gerçekmiş gibi geldi, rüyanda saklandığını, ağladığını, bağırdığını,
kaçtığını söylüyorsun, sana hak veriyorum, ben de olsam aynısını hissederdim” gibi şeyler söyleyin, kesinlikle “korkulacak birşey yok” demeyin. Çünkü
çocuğunuz korkmuştur, bunun için suçluluk ya da utanç hissetmemelidir.
Onun kabuslarını azaltabilirsiniz.
Örneğin, gün içinde onu meşgul edecek ve bedenen yoracak oyunlar oynamasını
sağlayın. Çok kötü bir felakete maruz kaldınız ve belki de canınız burnunuzda ve
tükendiğinizi hissediyorsunuz. Fakat kendinizi biraz zorlayıp yapabilirseniz
çocuğunuzu yatırmadan önce ona bir masal anlatabilir, ninni söyleyebilir, onunla
oynayabilirseniz kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.
- Çocuğunuz oyun oynarken onu izlemeye çalışın. Neler
söylediğini ve nasıl söylediğini dinleyin. Çocuğunuz oyuncaklarıyla ya da
arkadaşlarıyla oynarken kızgınlık gösterebilir. Bu çok doğaldır. “Gel
yavrum, anlıyorum canın sıkkın, sıkıntın geçinceye kadar seninle biraz
oturalım” diyerek onu konuşabileceğiniz bir yere çekin.
- Gerginliğini azaltıcı faaliyetler düzenleyin. Çocuğunuzu
oyundan uzaklaştırmayın. Oyuncaklarıyla veya güvenli ve açık alanlarda oynamasını
sağlayın. Eğer çocuğunuz çok küçükse ve sevdiği, onsuz yapamadığı bir
oyuncağını ya da benzeri bir şeyi kaybettiyse ve bunun için ağlayıp yas tutuyorsa
bu duruma izin verin, susturmaya çalışmayın. Bir zaman sonra da eğer mümkünse
kaybettiği o şeyin yerine yenisini sağlamaya çalışın.
- Olanaklar ölçüsünde, gündelik
alışkanlıklarınızı sürdürün ya da yeni koşullar altındaki yaşantınızı da
olabildiğince eskilerine benzetmeye çalışın. Örneğin, yemek saatlerini, onu
yatırdığınızda masal anlatmayı, öğleden sonra uykularını sürdürün.
Alışkanlıkların birden ortadan kalkması özellikle daha büyük çocuklarda kendi
başına ciddi bir stres yaratabilir.
- Bu olaydan sonra, kendinizin de neler hissettiğini
çocuklarınızla paylaşın; başınıza gelenlere nasıl olumlu bir şekilde yaklaşmaya
çalıştığınızı anlatın. Örneğin şöyle bir şey söyleyebilirsiniz: “Evden
ayrılmak zorunda kaldığımız için ben de çok üzgünüm, ağlamamın nedeni bu. Gel
bana bir sarıl. Çok iyi gelecek.” Çocuklarınızın duygularını ve yaşadığı
sıkıntıyı anladığınızı ve hepsini kabul ettiğinizi de belirten sözcükler
kullanın. Örneğin, “Ahmetçiğim, ağlamanın hiç bir sakıncası yok.
Ağlayabilirsin. Halanlarda rahat edeceğiz.” Çocuğunuza, hissettiklerini
dinlemeye hazır olduğunuzu, yaşadığı duyguların hepsinin çok normal olduğunu
söyleyin.
- Cesaret, sabır, kararlılık, yardımlaşma, problemleri
çözmeye çalışma ve sorunlarla başa çıkma konusunda çaba gösterme gibi
davranışlarınızla, çocuklarınıza örnek olmaya çalışın. Çocuklarınızın
dikkatini, benzer felaketi yaşamış diğer ailelere ve onlara yardımcı olmaya
çalışan diğer insanlara çekmeye çalışın. “Ellerinden geleni yapıyorlar
Ayşeciğim. Bak dün bütün gece karşı evdekileri kurtarmaya çalıştılar.
Komşularımız da aynı şekilde uğraşıyorlar. Bu işi atlatmak için hep birlikte
çalışmalıyız” şeklinde bir şeyler söyleyebilirsiniz. Çocuğunuza yardımcı
olmak için, yaşadıklarınızla nasıl başettiğinizi anlatabilirsiniz. Örneğin, “Kendimi
kötü hissettiğimde birlikte yaşadığımız güzel günleri düşünüyorum ve kendime
ileride herşeyin yeniden düzeleceğini hatırlatıyorum. Bu beni biraz olsun
rahatlatıyor, belki sen de denersin.”
Rahatlamak ve sakinleşmek için
kendinize zaman ayırın. Kriz ortamından uzaklaşmak için kendinize çok kısa bir
ara verin. Örneğin bir kaç dakika yürüyün. Zihninizi sakinleştirmeye çalışın. Eğer
siz sağlam olursanız ailenize daha çok yardım edebilirsiniz.
Son olarak kısaca şunları öneriyoruz:
- Gündelik yaşamınızı en kısa zamanda düzene sokun
- Planlara tüm ailenin katılmasını sağlayın
- Kendi duygularınızı paylaşın
- Çocuklara bağırıp çağırmaktan ve dayak atmaktan
kaçının
- Eğer çocukları bir yere göndermek zorundaysanız bunu
onlara mutlaka anlatın ve onlarla iletişimi kesmeyin
- Yardım istemekten korkmayın! Böyle bir felaketle kimse
tek başına başedemez
- Sizin için en önemli olan işleri belirleyin ve bunları
sırayla ele alın
-
Sezgilerinize güvenin. Buraya kadar başardığınıza
göre gerisini de halledersiniz
Türk Psikologlar Dernegi'nin eski çalışmalarından yararlanılmıştır. |
|